Kitap Tanıtımı |
Lamartine (1790 - 1869) Fransız İhtilali'nden bir yıl sonra Macon'da doğdu ve ailesiyle birlikte mütevazı bir hayat yaşadı. Gençlik yıllarında İtalya'ya gitti. Hıristiyanlık dininde karşılaştığı tezatlar dininden soğumasına, uzaklaşmasına ve felsefi bir akıma kapılmasına sebep oldu. Lamartine, ilk şiir derlemesiyle ün kazanmasına ve genç romantik kuşak tarafından üstad ilan edilmesine rağmen, tercihini siyasi alanda kullandı.
1854 yılında yayımlanan bu eser Fransa'nın yetiştirdiği en iyi şair ve düz yazı ustalarından birinin kaleminden çıkmış olup Osmanlı tarihi sâdece kronolojik olaylar, antlaşma maddeleri ile dolu bir anlatımdan ziyâde bir roman gibi yazılmıştır. Bir başka deyişle Osmanlı-Türk tarihini tarihi bir roman gibi bir solukta okuyacaksınız. Ayrıca, yazarın çok iyi eğitim almış, Fransa Dışişleri Bakanlığı'na kadar uzanan siyasî kariyeri dikkate alındığında, eser içinde olaylara bağlı olarak, sık sık siyasî ve felsefî yorumlarından da yararlanacaksınız. "Fâtih ırklar nâdiren çıktıkları yerlere dönerler" diyen yazar Batı Türklerinin artık son vatanlarında kesin olarak kalacaklarını vurgulamakta, "Osmanlıların elindeki İslâmiyet inanmak ve itaat altına almaktan başka bir şey bilmezken, Hıristiyanlık yaptığı fetihlerde eritme ve hükmetmeyi uyguluyordu" derken Osmanlı fütuhatı ile Avrupalıların işgâllerinde yatan temel felsefeyi de tarafsızlıkla açıklamaktadır.
Başta Fransızlar olmak üzere Avrupalılara hitap ederken, inançlı bir Katolik olmasına rağmen tarafsızlığını korumasını bilmiş ve bugünlere de ders olabilecek yorumlarda bulunmuştur. "Türkler dostumuzdur, Müslümanlar ise hâtıralarımızın eski düşmanlarıdır." sözü günümüzde Avrupa ile olan münasebetlerimizi ne kadar güzel açıklamaktadır!
Bu arada Osmanlılarda görülen zaafları da gayet açık bir dille açıklamakta, hepimiz için ibret dolu sahneleri hatırlamaktadır; meselâ "...hür düşüncenin hâkim olduğu ülkelerde sebepsiz bir kusur olan düşüncelerini saklama, keyfî yönetime sahip ülkelerde bir fazilet olmaktadır." ve " ... Hıristiyan Batı ile İslâm Doğu arasındaki mücadelede dünyaya şekil veren şey savaş değil çalışma olmuştur..." derken, sonuçların sebeplerini araştırmadan alınan ve çoğu zaman Devleti gerilemeye iten yanlış kararların ve tutumların kökünü ne kadar doğru açıklamaktadır.
Neticede, Lamartine'nin Osmanlı Tarihi'ni okurken sâdece Osmanlı fütuhatını, Padişahların ve Sadrâzamların hikâyesini değil Bizans'tan Aksak Timur'un Orta Asya'daki saraylarına, İran Şahlarının Taht mücadelelerinden, Mısır'daki Mehmet Ali Paşa'ya, Yanya muhafızı Tepedelenli Ali Paşa'nın entrikalarından Rus Çariçesi II.Katerina'nın hayat hikâyesine kadar tarihimizle ilgili kişiler ve devletlerin de hikâyelerini okuma imkânına kavuşacaksınız. |