Kitap Tanıtımı |
Tersanede can veren işçileri göz önüne getirerek, Clive Bellin şu sözüne de kulak vermeliyiz: Güçsüzün ölmesine engel olmayıp, güçlünün haklı olduğunu kabul ettikçe gerçek anlamda uygar olamayız. Uygar olamayız da insan olur muyuz? diye soruyor Adnan Binyazar.
Ardında Leke Bırakmamalı Sevgi ile, Binyazar, sanattan politikaya toplumsal değişmenin nabzını tutuyor, yer yer eleştirilerde bulunarak, ayrıntıların güzelliklerini okurla paylaşıyor. Bu toprakların insanına sevgiler sunarken, en umutsuzlara bile umut dünyasının kapılarını aralıyor. Bu denemelerde, Leyla Gencerin ölümsüz sesini duyarak çıktığınız bir düşün yolculuğunda bulacaksınız kendinizi; Cahit Külebi, Şair Eşref, Shakespeare, Paul Auster, Franz Kafka ve daha nice yazara uzanan, değişik kent ve yaşamları bir de onun gözüyle göreceğiniz, anılarla yüklü bir yolculuk...
Gerçek sanatçı yalnızca çağının portresini çizmez, kendi portresinin de yaratıcısıdır o. Bilir ki, kendinden başka kimse çizemez kendi desenini, ona uyacak rengi bulup tuvale süremez. Görülüyor ki, Beethoven kendi çizimiyle de yetinmiyor; çağının, toplumsal duyarlığın, yurdunu ve insanını sevmenin bilincini de aşılıyor yüreklere... Büyüklük burada; üç-beş mangıra ülke topraklarını peşkeş çekmekte değil!.. |