Kitap Tanıtımı |
Bizleri, lûtf u keremiyle yokluktan varlığa çıkaran, sayısız mahlûkat içinde en mükerrem varlık olan insanlardan kılan, ebedî saâdet kapısının anahtarı mevkiindeki îman nîmetine mazhar eyleyen, 124 bin küsur peygamber içinde En Sevgili Rasûlüne ümmet olma bahtiyarlığını ihsân eden, sözlerin en güzeli, mûcizelerin en büyüğü Kurân-ı Kerîme muhâtap kılmakla şereflendiren Allah Teâlâya nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun.Câhiliye karanlıklarında, izzet, şeref ve haysiyetini kaybetmiş olan insanoğlunu, İslâmın nurlu iklîmine sevk ederek gönülleri ihyâ eden, yarı vahşi bir toplumdan fazîletler medeniyeti inşâ eden ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimize, Onun Ehl-i Beytine ve ashâbına, sonsuz salât ü selâm olsun.Ceddimiz Âdem uın aslî vatanı olan Cennete dönüş yolu, ancak Cenâb-ı Hakkın arzu ettiği kulluk husûsiyetlerinin tahsilinden geçmektedir. Rabbimiz, bu husûsiyetleri bildirmek ve onların nasıl tahsil edileceğini öğretmek üzere, bizlere iki muazzam rehber ihsân etmiştir ki, bunlar; Kurân-ı Kerîm ve Hazret-i Peygamber r Efendimizdir.Kurân-ı Kerîm; vahiyle terbiye edilmemiş zihnî melekeler ve kalbî temâyüllerin, insanoğlunu sürükleyebileceği bâdirelerden kurtulmanın yegâne vâsıtası olarak, Âhirzaman Nebîsi ile insanoğluna lûtfedilen ilâhî bir hediyedir.Peygamber Efendimiz r ise, Kurân ahkâmının ve ahlâkının, nasıl ve ne şekilde yaşanacağını, insanoğluna fiilî örnekleriyle sergileyen, İslâmın yeğâne huzur ve saâdet dîni olduğunu nezih hayatıyla ortaya koyan, eşsiz bir ikrâm-ı ilâhîdir.
Bu sebeple, yaratılış gâyesini ve var oluş hikmetini gerçekleştirmeye, yani Allah Teâlâyı doğru bir mâhiyette tanıyıp Ona güzel bir kullukta bulunmaya mecbur olan insanoğlu için en lüzumlu iş, bütün hayatını Kurân ve Sünnetin tâlimatlarına göre tanzim etmektir. Yani Kurân-ı Kerîm ve onun canlı bir tefsîri mâhiyetindeki Rasûlullah r Efendimizin güzel ahlâkıyla ahlâklanarak, yeryüzünde Cenâb-ı Hakkın dînini temsil edebilmektir.
Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere insan, kendisine ihsân edilen her türlü nîmetten, kıyâmet günü tek tek sorguya çekilecektir. Dolayısıyla Kurân ve Sünnet gibi iki büyük nîmete nâiliyetle şereflenmişken, onların gösterdiği feyizli istikâmette yürümek yerine -Allah muhâfaza buyursun- onlardan yüz çevirmek, kişinin ebedî hayatını elîm bir azap faslına çeviren, dehşetli bir nankörlük ve kıymet bilmezliktir.
Hiçbir zaman unutmayalım ki; Kurân ve Sünnet ile meşgûliyetimiz, bizim Allah ve Rasûlüne olan muhabbet ve bağlılığımızın da en belirgin ölçüsü durumundadır.
Bizler de, Allah ve Rasûlüne olan muhabbetimizi muhâsebe etmek, Kurân ile yakınlığımızı ve Allah Rasûlü ile beraberliğimizi her geçen gün daha da artırmak arzusuyla, evvelce kaleme almış olduğumuz muhtelif yazılarımızdan bir hulâsa sadedinde, elinizdeki bu mütevâzı kitapçığı derlemiş bulunuyoruz. Cenâb-ı Hak, her vesîleyle gönüllerimizde Kurân ve Sünnetin feyzini ziyâdeleştirsin; bu iki hidâyet nûrundan lâyıkıyla istifâde edebilmeyi lûtfeylesin.
Bizler, her ne kadar O Rahmet Peygamberinden 14 asır sonra gelmiş olsak da, en büyük arzu ve idealimiz, Onun buyurduğu kardeşlerim iltifâtına nâil olabilmektir. Onunla yeryüzüne gelen fasl-ı bahârın zamanımıza kadar süregelen rahmet, bereket ve hidâyet yağmurlarında küçük bir damlacık olabilmektir. Nitekim O Gönüller Sultânı r, bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyuruyorlar:
Benim ümmetimin misâli, yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez! (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130)
Cenâb-ı Hak cümlemizi, mûcize kelâmı Kurân-ı Kerîmin ve onun canlı bir tefsiri olan Rasûlullah r Efendimizin kadr u kıymetini lâyıkıyla idrâk eden, fânî hayatını Kurân ve Sünnetin feyizli iklîminde yaşayıp ebedî kurtuluşa nâil olan bahtiyar kulları arasına lûtf u keremiyle kabul buyursun.
Âmîn!.. |