Kitap Tanıtımı |
Sabah erkenden uyandırıldım. Güneş doğmamıştı daha. Anam dağdan topladığı dağ çayını bizim için kaynatmış, ağabeyimle ocağın başında beni bekliyorlardı. Biraz ekmekle çökelek yedikten sonra yola koyulduk. Ağabeyim azık torbamızı beline bağlamıştı. Ben de varım diye o gün birazda bidona pekmez koymuşlardı öğleyin şerbet yapıp içecektik.
Yokuş aşağı indiğimiz yolda diğerleriyle buluştuk. Herkes benim cılızlığımı ve boyumun kısalığını konuşuyordu. Kimine göre iş vermezlerdi. Kimine göre yol çuvuşu anlayışlı bir adammış, hele okuyanı çok sevdiğinden bana da bir iş verebilirmiş Ara yollardan, dağlardan, taşlardan seke seke keçi yolunu takip ede ede çalışacağımız yere geldik sonunda.
Bir saatlik yolu ne çabuk yürüdüğümüzü anlayamadım doğrusu. İşçiler kazma ve küreklerini alıp çalışmaya başladılar. Ben yol çavuşunun gelmesini bekleyecektim.
Bir süre çalışanları izledim. Sabahın ilk saatleri olmasına rağmen toz duman içindeydi çevre. Baırma sesleri, kazma kürek şakırtılar4ı birbirine karışmıştı.
Az sonra yol çavuşu geldi. Çalışmak istediğimi söyledim. Şöyle bir baktı, işçileri kontrole başladı. Gelip gelmeyeni sordu. Başından aşağıya bir kazan sıcak su dökülmüş gibi olmuştum. Adamın beni küçük ve cılız bulduğunu anlamıştım. |