Kitap Tanıtımı |
_Alâeddin'in serseri arkadaşlarıyla vakit öldürdüğü günlerin
birinde Mağrip diyarından, yani güneşin battığı yerden gelen bir
ihtiyar, yanlarına yaklaşarak oğlanları, özellikle de Alâeddin'i
dikkatli gözlerle incelemeye başlamış. Meğer bu adam, Faslı bir
büyücüymüş ve sihir gücüyle dağları birbiri üzerine
bindirebilirmiş. Kendisi aynı zamanda da bir müneccimmiş.
Alâeddin'i bir süre gözlemledikten sonra şöyle düşünmüş:_
_"Arayıp bulmak için ülkemden ayrıldığım o şeyi elde edebilmek
için işte böyle bir delikanlıya ihtiyacım var!"_
_()_
_Bu büyücü, doğma büyüme Afrikalıymış. Küçük yaşlardan
itibaren sihirle, büyüyle uğraşırmış. Böyle böyle büyü
sanatında uzmanlaşmış. Zaten böyleleri en iyi Afrika diyarında
yetişir... Büyücülük konusunda her şeyi öğrenmek için çok
okumuş, çok emek vermiş. Dile kolay kırk yıl!.. Tam kırk yıl
boyunca öğrenilebilecek ne kadar sihirli söz varsa hepsini
öğrenmiş. Günlerden bir gün, şeytanın ilhamıyla olsa gerek, Çin
ülkesindeki Al-Kalas şehrinde bulunan gömülü bir hazinenin
varlığından haberdar olmuş. Bu hazine öyle bir hazineymiş ki
dünya üzerinde eşi benzeri yokmuş. Daha da önemlisi, mahzende
bulunan sihirli lambaymış... Bu lambaya sahip olan adama hiç kimse
galip gelemezmiş. İster dünyanın en zengin adamı olsun isterse en
kuvvetli hükümdarı hiç kimse bu lambanın
gerçekleştirebileceklerinin yanından geçemezmiş._ |