Kitap Tanıtımı |
Görsel ve yazılı medyanın reyting elde etme uğruna; uzman olan ve (çoğunlukla) olmayan herkesten aldığı çoğu kez bilimsel olarak kanıtlanmamış bilgileri doğrudan topluma pompalaması büyük bir toplum sağlığı problemi olarak önümüzde duruyor. Bu şekilde 'bitkilerin her derde devaymış” veya 'mucize tedaviymiş” gibi ortaya sürülmeleri, bitkilerle tedaviden beklentiyi kat kat artırdığı gibi, bilinçsiz bitkisel ürün kullanımı bazen geri dönülmez sağlık problemlerine yol açabiliyor. Eğitimi olan veya olmayan bu konuda konuşmaya çok hevesli. Bir kesim bitkilerle tedaviyi aşırı şekilde överken, bir kesim de (özellikle hekimler) bunları 'kocakarı ilacı” gibi gördüğünü söyleyerek dışlamaya çalışıyor ve önyargılı davranıyor. Bize göre her iki tutum da yanlış… Fitoterapi bağımsız bir bilim dalı olarak rüştünü ispat etti. Hep söylediğimiz ama sesimizi pek duyuramadığımız üzere; bu konuda lisans ve lisansüstü seviyede eğitim gören tek meslek grubu eczacılar… Ancak biz eczacılar eğitim gördüğümüz bu alana yeterince sahip çıkıyor muyuz? Tabii ki hayır. Dünya ve Türkiye gündeminde fitoterapinin çok popüler olduğu bugünlerde fitoterapiyi bizden başka herkes konuşuyor. Ancak dünyada 'kanıta-dayalı tıp”kavramının yerleştiği bugünlerde, biz eczacılar 'kanıta-dayalı fitoterapi” kavramı olan 'akılcı fitoterapi”kavramının yanındayız. Herhangi bir bilimsel veri olmadan bitkilere her türlü endikasyonu atfetmek mantıklı bir yaklaşım değil. Geleneksel fitoterapide veya halk tıbbında kullanılan bitkilerin de nesilden nesile aktarılan bilgilerle bir nevi kanıta-dayalı olduğu söylenebilir ama şu anda Farmakognozi / Fitoterapi alanında yapılan araştırmaların en önemli ipucu bu geleneksel bilgide bulunmakta ve araştırmalarımızın çıkış noktasını teşkil etmektedir. Ancak geleneksel bilgiler de bilimsel zeminde teyite muhtaçtır. (Tanıtım Bülteninden) ) |