Kitap Tanıtımı |
1933, Bursa. İpek atölyelerinde dünyaca ünlü bir kumaş üretir genç kadınlar, hiç ulaşamayacakları bir kumaştır o: Krep Keriman. 17 yaşındaki Seniha ve genç kadın işçilerin hikâyesi, Gazi Paşa'nın Bursa ziyaretiyle bütünleşir.
1944, Ankara. Almanya'daki Nazi iktidarı nedeniyle Ankara'ya davet edilen profesörlerden Mösyö Albert, doğduğu toprakları özlemle anarken Türkiye'yi ikinci memleketi kabul eder. Bu savaş, ajanların da savaşıdır: Nella ve İlyas (nam-ı diğer Çiçero)'ın savaşı.
1956, Eskişehir. Çocukluğunda Romanya'dan göç eden Hayri Akay, Tatar olarak anılmasına ve bazen ötekileştirilmesine rağmen kökleriyle bağlıdır iki toprağa.
1966, İstanbul. İstiklal Caddesi her zamanki gibi cıvıl cıvıldır. Emek Sineması şaşaalı günlerindedir. "Ah Güzel İstanbul" filmi de Seniha'yı, Mösyö Albert'i, Hayri'yi ve ailelerinin hikâyelerini güzel Emek'te buluşturur.
Gözde Demirel, farklı zaman dilimlerinde farklı şehirlerde yaşayan insanların hikâyelerini toplumsal değişimlerle aktarıyor okurlara. Her birimiz farklı kentlerde, farklı hayatlar yaşasak da hissettiklerimiz farkında olmadan bizi birbirimize bağlıyor.
Eşref gidecekken bir an durdu.
— Son bir şey soracağım size, çok özür dilerim, gerçekten rahatsızlık verdim.
- Buyurun?
— Eğer başka bir yerde, gitmek zorunda olmadığım, adımızın, yaşamımızın öneminin olmadığı bir yerde karşılaşsaydık, mesela demin izlediğimiz filmin içinde olsaydık...
— Evet?
— Benimle bir çay içer miydiniz?
Gülümsedi Sandra. Gülümserken büyüdü sanki. Kendinden hiç ummayacağı bir cesaretle cevapladı.
— Koca bir semaveri birlikte bitirirdik belki...
— Teşekkür ederim. |