Kitap Tanıtımı |
Sabah tanıştığımız bürokratlardan bazıları, ikindi namazından sonra kaldığımız otele geliyorlar. Bize okul yeri gösterecekler. Yola çıkıyoruz. şehirden bir hayli uzaklaşıyoruz. Köy gibi başka bir banliyöye varıyoruz. Mihmandarlarımız bizi buradaki mahallî idarecinin evine götürüyorlar. Mütevazı hatta fakir denebilecek bir ev. iri yarı, orta yaşı geçmiş gözlüklü bir amcayla tanışıyoruz.
Çok sevinçli, coşkulu ve bize müteşekkir. Her hâlde bakanlık ön ceden haber vermiş geleceğimizi. Açılacak okulla çocukların geleceğinin kurtulacağını anlatıyor; heyecanlı, coşan-taşan bir yapı. Dışarıdan bıkıldığında bu adamın bu konuda böylesine hassas ve dertli olabileceğini kimse tahmin edemez. Ne derin bir kavrayış! Sıradan birisiyle karşı karşıya değiliz.
Onu yanımıza alıp tekrar yola çıkıyoruz. Bir müddet daha gidiyoruz. şimdi çok geniş ve boş bir alandayız. Kendi etrafımızda daire çizecek şekilde dönüyoruz; ufuk çizgisi her taraftan görülüyor. Terk edilmiş bir iki ev dışında, ne bu alanda ne de burasıyla ufuk arasında hiç bir şey göze çarpmıyor. Sanki çölün ortasındayız. Zemindeki hakim unsur beyaza çalan kireçli toprak. Arada tek tük otlar da bitmiş.
Burada istediğiniz kadar yer sizin diyor muhtar, istediğinizi yapabilirsiniz. Ve ellerini kaldırıp dua etmeye başlıyor. Önce Arapça dualar okuyor. Ardından, bu arazinin ve burada yapılacak okulların iyilik getirmesini diliyor ingilizce. Hafif hafif ağlıyor; bu biraz yakarış, biraz sızlanış, biraz iç dökme gibi. Bürokratların da gözleri doluyor, bizim de. Banjul'da bu hizmeti benimsemeye, kucaklamaya hazır, böyle babayiğit bir adamla karşılaşabileceğimizi hiç düşünmemiştik. Sanki o da bizi bekliyormuş. Sanki yıllardan beri aynı çizgide aynı heyecanla birlikte olmuşuz. Ne kadar tam tamına bir paylaşma bu!
Kader hükmünü icra ediyor. Dünya böyle bir şeye hazır, bu çığırın mevsimi gelmiş; ve bize düşen görev, bir şart-ı âdi nev'inden sadece yeni diyarlara gitmek. |