Kitap Tanıtımı |
Biz sıcak yuvalarımızda, envai çeşit yemeklerimizi yemiş, rahat koltuklarımızda oturup Tv'de haberleri seyrederken sabırsızlıkla beklediğimiz dizilerimizden, maçlarımızdan, filmlerimizden hemen evvel son haberlerden biri okunurdu. Yine yasadışı yollardan yurda giren bir göçmen gemisi battı şu kadar kişi öldü, tırda havasızlıktan boğuldular, sınırı geçerken yakalandılar vs.
Haberi değiştirip geçip giderdik üzerinden. Ama geçilip gidilemeyecek bakışlar ve hikâyeler vardı.
Onları olmayan yuvalarından ve beklentilerinin gerçekleşmeyeceği hayatlarından alıp, kimisini Afrika çöllerinden, kimisini Hindistan, Pakistan, Çin, Afganistan, Doğu Avrupa, Kafkasya'dan koparıp derme çatma gemilere, o tır dorselerine bindiren sebepler olmalıydı.
Aslında onların bu hallerini şu söz daha iyi açıklardı. "Bedeni olmayan ruhlar gibiydiler, dünyaya gelmemiş ve hiç yaşamamış olalar."
Neticede onlar da insandı. Bizim gibi etten kemikten ve her renkten, her dinden ve her milletten.
Onların da hayalleri vardı. O hayallerdi işte kendilerine mezar olacak tıra, gemiye bindiren nedenler.
Bizim gözlerimizi kapayıp, kanalımızı değiştirip geçtiğimiz bu insanlar vardı.
Sadece daha iyi hayatlar ve hayaller için yola çıkmış olan, çıkmaya hazırlanan ve hep çıkacak olan.
Dünya böyle duyarsız, umarsız ve gözlerini kapadığı müddetçe de bu gerçek hep var olacaktı.
-Ahmet Eliaçık- |