Kitap Tanıtımı |
İdari Çözüm Yolları ve Örnek Dilekçeler
Vergi Dairesi İle Mükellefler Arasında Çıkan Uyuşmazlıklar ve İzlenecek Yol
Vergisel İşlemler İçin Açılacak Davalarda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Özellik Arzeden Durumlar
Uygulamada Bilinmesi Gereken Kurallar
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu Açıklamalı Anlatım
Vergi Uygulamalarında İhtilaflı Konular ve Danıştay Kararları
Vergi Hukukunda Yorum
İspat ve Delil
Vergi Dairesi İşlemleri
Vergi ile ilgili Güncel Rakamlar
2575 Sayılı Danıştay Kanununun İlgili Maddeleri
2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Ekonomik ve sosyal yapıdaki değişim hızına paralel olarak vergi mevzuatında güncelliğin sağlanması amacıyla birtakım değişiklikler yapılmaktadır. Ancak bu değişiklikler de zamanla yetersiz kalmaktadır. Vergi kanunları uygulanırken hatalı ve eksik işlemler ile yeterince açık olmayan durumlar oluşmaktadır. Böylece vergi idaresinin ve mükellefin yorum farkları yanında idari işlemlerdeki eksiklikler vergi ihtilaflarının doğmasına neden olmaktadır.
Kitabımızın ana konusu; vergisel işlemlerle ilgili, vergi dairesi ve mükellef arasındaki uyuşmazlıklardır. Vergisel işlemlere açılan davalar başta Vergi Mahkemeleri olmak üzere, İdare Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay nezdinde görülmektedir.
Vergi uyuşmazlıkları iki derecede çözümlenmektedir. Kural olarak, uyuşmazlıklar birinci derecede vergi mahkemeleri tarafından çözümlenir. Ancak mahkemece verilen kararlar (ikinci derecede) itiraz yoluyla Bölge İdare Mahkemelerinde veya temyiz yoluyla Danıştayda denetlenmektedir.
Vergi yargısı; verginin tarhiyatı ve tahsilatı aşamalarında, vergi idaresinin uygulamalarında oluşabilecek hatalara karşı mükelleflere bir güvence vermektedir. Mükelleflerin iddia ve itirazları -vergilerin kanunlara uygunluğu- ilkesi doğrultusunda mahkemelerde karara bağlanır. Dolayısıyla idarenin yaptığı işlemlere karşı mükelleflerin yargıya başvurmaları adalet ve eşitlik ilkelerinin bir gereğidir.
Dileğimiz Mükelleflerle Vergi idaresi arasında çıkan uyuşmazlıkların, idari aşamada çözüme bağlanmasıdır. Bu nedenle Vergi Usul kanununda bulunan Uzlaşma (VUK. Ek/1-11. Md. ), İndirim (VUK. 376. Md. ), Düzeltme (VUK. 120-126. Md. ), Pişmanlık ve Islah (VUK. 371. Md. ), A. A. T. U. H. Knun 48nci maddesindeki Tecil müessesesi İdari safhada uyuşmazlıkları sonuçlandırmak için var olan düzenlemelerdir. Şöyle ki, uyuşmazlıklar idari safhada çözümlenmez ise mahkemelere başvurulmalıdır.
Mükelleflerin vergi işlemlerine dava açma hakları vardır. Bu hakla ilgili olarak 213 Sayılı VUKun 377. maddesinde -Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler. - denilmektedir.
Ayrıca Vergi Usul Kanununun 378inci maddesine göre, vergi mahkemesinde dava açabilmek için; Verginin tarh edilmesi, Cezanın kesilmesi, Tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, Kesinti yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması, gerekmektedir.
Takdir ve tadilat komisyonu kararları tek başlarına dava konusu yapılmasa da bu kararlara istinaden salınan vergiye ve kesilen cezaya karşı dava açılmaktadır. Mükellefler sadece kendi verdikleri beyannamelere karşı dava açamamaktadırlar.
Vergi davalarının büyük bir oranını ikmalen, resen yada idarece yapılan tarhiyatlara istinaden düzenlenen vergi ceza ihbarnameleri oluşturmaktadır.
Açılan davaların yoğun olduğu diğer bir idari işlem ise; 6183 sayılı A. A. T. U. H. Kda yer alan hükümler çerçevesinde mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirleridir.
Ayrıca aynı kanun uyarınca yapılan haciz, ihtiyati tahakkuk, ihtiyati haciz ve teminat istenmesine ilişkin işlemlere de dava açılmaktadır.
Bunun dışında İhtirazı kayıt konularak verilen beyannamelere istinaden açılan davalar ile vergi hatalarının düzeltilmesi ve -Şikayet yolu ile müracaat- kapsamında açılan davalar da bulunmaktadır.
Bu noktadan hareketle, açılacak davalarda dikkat edilecek hususlar, özellik arzeden durumlar ve uygulamada bilinmesi gereken kurallar kitabımızda kanun maddesi ile birlikte açıklanmıştır. En son Danıştay kararlarıyla da desteklenen çalışmamızda sistematik ve pratik bir kullanım amaçlanmıştır.
Vergi yargısı alanında mükelleflerin ve ilgili kişilerin elinin altında bulundurması bir zorunluluk haline gelen, 2575, 2576 ve 2577 sayılı Kanun maddeleri ile 2010 yılına ilişkin pratik bilgilere de kitabımızda yer verilmiştir.
Kitabın sizlere ulaşmasını sağlayan başta Sn. Hakan KARAASLAN ve Tevfik SARISOY olmak üzere tüm Adalet Yayınevi çalışanlarına teşekkür ederiz. |