Kitap Tanıtımı |
“Gün gelir, beni unutursunuz.” demiştin, gidişinden bir gün önce. Şiddetle reddetmiştim seni. Ben haklı çıktım. Önceleri, “Neredesin babam?” dediğimde “Buradayım babam.” diyen sesini unutmaktan korktum. Ama unutmadım, sesini de seni de. Unutmamak zorundayım, saklanması, sürdürülmesi ve gelecekte umudu yeşertmesi için bana gereken ne kadar güzel birikimim varsa, hepsini senin anına yükledim çünkü. “İşte bu yüzden, sırf bu yüzden.” Unutmadım, unutamam… Her şeyi satmak ve unutmak mümkün mü gerçekten? Ben unutmak istemiyorum baba… Seni de geçmişe dair biriktirdiğim güzel anları ve anıları da hatırlamaktan vazgeçmek istemiyorum. Çocukluğumun beni ben yapan her ayrıntısını özenle saklıyorum. Anıları da sevgileri de… Bana bunu da sen öğrettin, bilmem biliyor musun? Her çocuk benim gibi midir? Ben çocukluğuma özel bazı anları, fotoğraflar halinde, belleğinde tutuyorum. Her piknikte, çakını kullanarak söğüt ağacı dalından düdük yaparken ıslıkla çaldığın o türküleri senden dinlerken ya da sana acemice eşlik etmeye çalışırken birlikte çekilmiş hiç fotoğrafımız yok, örneğin. Ama o anıların bendeki izi öylesine canlı, öylesine bugüne ait gibi… “Söğüdün yaprağı dal arasında…” Pencere açıldı, Bilal Oğlan” “Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun…”Dostlara sormak istiyorum şimdi: “Sahi, albümdeki resimlere hiç olmazsa ara sıra – baktığınız oluyor mu?” (Tanıtım Bülteninden) ) |