Kitap Tanıtımı |
TAKDİM
Osmanlı taşrasının tarihi yazılmamıştır; garip bir tezat burada ortaya çıkar. Bazı eserler -özellikle tapu tahrir defterleri- üzerindeki tetkikler, üniversite dışında kalmış bazı değerli tarihçiler, Balkan ve Orta Avrupa ülkelerinin Osmanistleri sayesinde on beşinci ve on sekizinci asır Osmanlı taşrası, on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı vilayetlerinden neredeyse daha iyi tanınmaktadır.
Asıl önemlisi, dış devlet raporları, seyahatnameleri ve yazışmaları kadar, çektirdiği ve tertiplettirdiği fotoğraf albümleri ile kendisi de neredeyse devasa bir tam kaynak yaratan Sultan Abdülhamid dönemi taşrası yakın otuz üç yıla layık bir biçimde incelenmemiştir. Oysa Hamidiye dönemi, taşradaki değişiklik demektir. Sir Mark Sykes Suriye sakinlerinin bu dönemde geçirdiği değişiklikten bahsediyor. Anadolu halkı Hamidiye dönemindeki uzun barış, alt yapısal yatırımlar ve zenginlikler dolayısıyla II. Abdülhamid´e merbutturlar.
II. Abdülhamid dönemi üzerinde umumi tetkiklere ve giderek taşra hayatına eğilenler gene Avrupalı ve Amerikalı şarkiyatçılar oldular. Derken, İsrail ve Arap Ortadoğusu Osmanlı tarihçileri onları izledi. Çok uzun yıllar II. Abdülhamid devri slogan kavgası halinde Türk tarihçiliğine konu oldu. Oysa bu yakın bir dönemdi.
Bizim kuşak II. Abdülhamid dönemi ile, yani onun hikayelerini dinleyerek büyüdü. Bulunduğumuz kasabalardaki resmi binaların çoğu o devre aitti. Anadolu´yu kat eden Afyon-Konya, Bilecik-Ankara demiryolu hatları o döneme aitti. 1293 (1877-78) Rus Harbi´nde yıkılan Rumeli´nin Anadolu´ya attığı perişan kitleler o dönemde yerleştirilmişti ve bunlar Anadolu´nun ziraatını ve küçük zanaatlarının niteliğini değiştirmeye başlamışlardı. Yakın zamanlara kadar Türkiye´ye seçkin insan yetiştiren liselerin birçoğu onun devrinde irfan vermeye başlamıştı. Vakıa, Osmanlı modernleşmesi daha evvel kurulan yüksek mekteplerle hız kazanmıştır. Ama üniversite, Şam, Selanik ve Konya´daki tıbbiye ve hukuk mektepleri de Hamidiye dönemine aittir.
Osmanlı taşrasının modernleşmesi Geç Tanzimat diyebileceğimiz on dokuzuncu asrın son çeyreğine ait bir vakıadır. Onu iyi incelemek zorundayız. Önümüzdeki doktora çalışması değerli ve gayretli öğrencim Abdulhamit Kırmızı´ya aittir. Osmanlı ve Avrupa kaynaklarını kullanarak Sultan Abdülhamid devri taşra bürokrasisi üzerine bize önemli bilgiler getiriyor. Önemli bir katkı olduğuna kuşku yoktur; bu dönem araştırmalarında itici rolü olacağına inanıyorum.
Prof. Dr. İlber ORTAYLI
ÖNSÖZ
Asr-ı Hamidî ya da Hamidiye devri dediğimiz Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) dönemi yakın tarihimizin üzerinde en çok konuşulan, ideolojik cepheleşmelerde sık sık anekdotlarına başvurulan bir zaman dilimidir. On dokuzuncu yüzyılımızı uzatan bu dönem, kendisi için değil, sağ-sol, ilerici-gerici, gelenekçi-modernist dikotomileri bağlamında çarpışan fikirlerin zamandışı bir aracı olarak tartışmalara konu olagelmiştir. Sözkonusu tartışmaların belki de en büyük faydası, bu döneme ilgi duyan tarihçileri, ideologların kördöğüşünü daha bilinçli düzeylere çekme gayretine adanmış sağlam arşiv çalışmalarına itmek olmuştur. Elbette tarih kitapları gündelik siyaset polemiklerine malzeme desteği için üretilen bilgi yığınları değildir. Ancak sağduyu sahibi her insan, tarihe ilişen tartışmalarda zekanın bilgiyle yönlendirilmesini isteyecektir.
Böyle bir boşluğu doldurması temennisiyle vücuda getirilen bu eserin hazırlık çalışmalarında desteklerini gördüğüm saygıdeğer hocalarım Prof. Dr. Zafer Toprak, Selim Deringil, Ali Birinci, Ali Akyıldız, Gökhan Çetinsaya ve Doç. Dr. Nadir Özbek´e arz-ı teşekkür ederim. Beni tarihle tanıştıran ve historia est magistra vitae düsturunu öğreten, kitabımın mukaddimi sevgili hocam Prof. Dr. İlber Ortaylı´ya ayrıca şükranlarımı sunarım. Tarih disiplinindeki yol arkadaşlarım Dr. Ebubekir Ceylan, Yunus Uğur, Haşim ve Gülçin Koç´a değerli eleştirileri ve tecessürleri için, Bilge Özel´e de yayın aşamasındaki titiz gayretleriyle metni daha okunur hale getirdiği için müteşekkirim. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri ve İSAM Kütüphanesi çalışanlarının yardımları genç araştırmacıları gayrete getirmektedir; bu kurumların banilerine ve hamilerine dahi medyun-ı şükranız. Gasb-ı zamana uğrayan aileme sabırları ve hoşgörüleri için bilhassa teşekkür ederim.
Bu mütevazi çalışmadaki bütün eksikler, hatalar ve sürçmeler elbette yalnızca bana aittir.
Dr. Abdulhamit Kırmızı
Ankara, Nisan 2007 |