Kitap Tanıtımı |
Küsüm ben sana, küsüm ya; yine de yazıyorum işte. Safsın kızım sen, süzme saf. Çocukken de böyleydin, inatçıydın, hırçındın, kafa tutardın ona buna; az mı dayak yedin babamdan? Yine de en çok seni severler ya neyse; beni bir kere, evet, bir kere bile takdir etmediler! Almanya’lara gitti, gurbet elde kızımız, demediler. Her geldiğinde hediyeler getirir, en olmayacak işimizi bitirir, demediler. Varsa yoksa Ayşeleri, küçük kızları. Küçük kızları da küçük kız olsa; eke, sorumsuz, asinin tekisin sen. Yüzüğü attın. Aferin, başın da göğe erdi mi bari? Boyun bir karış uzadı mı? Kızım ne yaptığını bilmiyorsun sen. Ben burda ne oldum biliyor musun? Yüzüğünü attığın Faruk, kapı komşumun oğlu. Her gün görüyorum ben onları. Kapımı açıyorum, onlar. Dışarı çıkıyorum, onlar. Faruk’un halasıyla aynı işte çalışıyoruz zaten. Yüzük atmayla onları da kaldırıp atamıyorsun ki... (Tanıtım Bülteninden) ) |