Kitap Tanıtımı |
1989, sosyal bilimlerin kara yılı olarak anılır. Bu yıl, Berlin Duvarının yıkılmasıyla, ardından Orta ve Doğu Avrupadaki sosyalist iktidarların peş peşe devrilmesiyle simgelendi. Sosyal bilimler alanında hiç kimse bu büyük değişimi önceden göremedi. Nedeni, bu ülkelerin tarihinin eksik bilinmesi, resmi açıklamalarla hayatın gerçeklerinin çelişmesiydi. Bu kitap, sosyalizmin vitrini sayılan DAC için bu karışıklığı anlaşılır kılmayı amaçlıyor.
Avrupada Soğuk Savaş, en şiddetli haliyle, bölünmüş Almanyanın iki devleti arasında yaşandı. DAC bütün gücüyle Batıdaki öteki Alman devletine ekonomik olarak yetişmeye ve onu geçmeye çalıştı. Bir ara bunu başaracak gibiydi, sonra giderek geride kaldı. DACda yaşanan başarısızlık aslında yirminci yüzyıl sosyalizm tarihinin mikro öyküsüdür.
Bir kafa ne kadar doğruya dayanabilir, ne denli doğruyu göze alabilir? Nietzschenin Ecce Homodaki bu sorusu sanki sosyalizmin tarihi için sorulmuş gibidir. DACda kitlesel refah döneminin yaşanmasında Federal Almanya Cumhuriyetinin kefil olmasıyla Batı bankalarından alınan kredilerin önemli rol oynadığını biliyor muydunuz? Ya da yıkılıştan yirmi beş yıl önce DACda bir ekonomistin, Behrensin, Sosyalizmin halen bir ekonomi teorisi yoktur, böyle gidersek çökeceğiz. dediğini ve görevinden uzaklaştırıldığını biliyor muydunuz? DACda uzun bir dönem parti genel sekreteri olan Ulbrichtin, yaptığı bir konuşmada, Sosyalizm kapitalizmden komünizme geçiş dönemi değildir; kendi yasallıkları olan ayrı bir toplumsal sistemdir? dediğini ve teorinin kutsal metinlerinden ayrıldığı için aforoz edilme tehlikesiyle karşılaştığını biliyor muydunuz?
Bu kitap sizi bazı dogmalara dokunmaya çağırıyor. Keyfi olarak değil, yaşanmış tarihin bilgisi temelinde... O tarihle yüzleşemeyenler, onu objektif olarak değerlendiremeyenler için daha iyi bir gelecek bulunmuyor. |