Kitap Tanıtımı |
Batılı emperyalist devletler ve o zamanki Çarlık Rusya, daha Birinci Dünya Savaşından önce Osmanlı'yı paylaşma arzusunda idiler. Amaçlarına ulaşmak için gizli antlaşmalar bile yapmışlardı. Bu emperyalistler, tam bir Haçlı kafasıyla hareket ederek, Türk'ü bu bölgeden yok etmek ve Türksüz bir bölge hayali kuruyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı'nın birçok cephede başarılı olmasına rağmen müttefiklerinin yenilmiş olmasından dolayı mağlup devlet durumuna düşmesiyle, Mondros Mütarekesi imzalanır. İşte bu mütarekenin imzalanmasıyla birlikte Osmanlı ve Türkiye galip devletler tarafından (önceki paylaşma anlaşmalarına göre) hemen işgale başlanır. işgallerde, işgal amaçlarına yerli Hıristiyan azınlıklar alet edilir. Ne yazık ki bu azınlıklar amaçlanan oyuna gelerek emperyalizme alet olurlar!
Birinci Dünya Savaşından sonra, emperyalistler, Paris Konferansı'nda paylaşma görüşmelerine başalarlar. Ve Milletler Cemiyeti, çatısı altında sömürgecilik faaliyetlerine yeni bir ad bulurlar. Manda!
Savaşta galip gelmiş olmanın verdiği üstünlük ile yeni sömürgeciliğe, hukuki bir kılıfla, manda kavramıyla yeni bir şekil verilmek istenir.
Oysa "Manda" sömürgeciliğin yeni adıdır!
Koloni, himaye derken, sömürgeciliğin adı bu defa Manda olur! |