Kitap Tanıtımı |
Finansal krizlerin dünü ve bugününe ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerin yapıldığı, krizlerin geleceği için ise küresel çapta bir projeksiyon tutulmaya çalışıldığı incelemede, 1630-2010 yılları arasındaki dönem itibarı ile yüzyıllar bazında bir periyotta tüm finansal krizlerin benzer süreçleri izlediği gözler önüne serilmektedir. Temel süreçler, çılgınlık - gerileme - çöküş - sönümleme - toparlanma olarak yaşanmaktadır; ancak söz konusu süreçlerin süreleri krizden krize farklılık göstermektedir. İncelenmeye çalışılan tüm krizler için krizin öncülüğünü yapan en az bir, çoğu zaman ise birden fazla spekülasyon nesnesinin olduğunu gösteren geniş bir finansal enstrüman yelpazesi dönemsel çerçevede ele alınmaktadır. Söz konusu enstrümanlar, Hollanda'nın Altın Çağı'ndaki lale soğanlarından XVIII. ve XIX. yüzyıllarda İngiltere ve ABD'deki kanal ve demiryollarına, balonlara yol açan Güney Denizi Şirketi ve Mississippi Şirketi hisse senetlerinden teknoloji ve emlağa, paniklere yol açan banka ve borsalara, bazense Poyais adında hayali ülkeler türeten değerli maden ve dövizlere kadar farklılık göstermektedir.
Bu noktada birbiriyle ilintili olan iki değerlendirme yapılması mümkündür. İlk değerlendirme, finansal krizleri tarihsel bir süreç içerisinde irdelemeyi hedefleyen ve Hollanda'daki Lale Çılgınlığı ile başlayıp Küresel Finansal Kriz ile sonlandırılan bu çalışmada çoğu insanın hayatında en az bir kere kullandığı "tarih tekerrürden ibarettir" ifadesinin finansal piyasalar için de geçerli olduğu şeklindedir. Bunun temel sebebi, finansal krizlerin tarihsel çizgisinde her ne kadar ülkeler, süreçler ve spekülasyon nesneleri farklılık gösterse de finansal piyasaların temel unsurunun spekülatif bir varlık olan insan olması ve bazı istisnalar olmakla beraber insanların çoğu zaman sürü davranışı sergilemeleridir. İkinci değerlendirme ise tarihsel bir tespit yapma şeklindedir. Panik ile başlayan ve ardından 'Büyük' ve 'Küçük' Panikler'in yaşandığı 20. yüzyılın ilk yirmi yılında Birinci Dünya Savaşı, ardından 'Büyük Çöküş' ve 'Büyük Buhran'ın yaşandığı sonraki yirmi yılda İkinci Dünya Savaşı yaşanmıştır. Petrol ve Enerji Krizleri'nin yaşandığı 70'lerin ardından ise sürekli olarak bölgesel çatışmalar yaşanmış ve bunların bazılarına 'Süper Güç' olarak nitelendirilen ülkeler de taraf olmuşlardır. Bu tespitten sonra şu sorunun cevabının aranması yararlı olacaktır: 21. yüzyılın ilk on yılında da üç kriz yaşanmıştır ve sonuncusu Avrupa Borç Krizi'ne evrilerek sürmektedir. Diğer bir ifade ile yarısından fazlasının finansal krizlerle geçtiği yaşadığımız yüzyılda devam eden küresel finansal krizin üstesinden gelmek için Üçüncü Dünya Savaşı'na mı gerek vardır? Sahra Üstü Afrikası'nda, Arap Yarımadası'nda yer alan bazı ülkelerde ve Suriye'de yaşananlar bu savaşın ön hazırlıkları mıdır böylesi bir felaketin ayak sesleri midir? Ve, dikkat çekici bir nokta da petrol rezervlerinin önümüzdeki 50-60 yıllık dönemde tükeneceğinin öngörülmesidir. |